29 Nisan 2009 Çarşamba

Üç Nokta

Her insanın hayatında olduğu gibi benimkinde de var olan iniş çıkışlar, birikimler, yoğunluklardan dolayı bu güzelim bloguma devam edecek gücü ve kuvveti kendimde bulamıyorum. Ama bu sefer de tamamen bitirmeyeceğim. Kendimi iyileştirdiğimde görüşmek üzere eyyy ahali...

27 Nisan 2009 Pazartesi

İstifa ve Kovulma

"En kısa zamanda kovulmak için elimden geleni yapacağım."

Geç bile kaldı B. Münih. Ama zararın neresinden dönsen kar değil mi ? Klinsmann kovuldu. Geçici t. direktörlüğe Jupp Heynckes getirildi. Bu arada Mehmet Scholl de B. Münih 2 takımının başına geçti.

"Herkes sakin olsun. Ben giderim."

Neyse efenim bir de istifamız var. Ersun Yanal ile başkanı Sadri şener görüşmüş ve Yanal'ın istifasına karar vermişler. Yani "Kovuldun ama tazminat yok!" Özellikle Alanzinho transferinin ardından bu kadar para dökülmesine karşın kötü performansı ve son haftalardaki düşüş etkili oldu tabii. Sadri Şener gibi tonton bir adam bile kızdıysa haklıdır galiba. Hele sen bir de git Sivas'a 3-0 yenil!

Kovulan biri daha var. Getafe t.direktörü Victor Munoz'un da görevine mertçe son verildi.La Liga'da son olarak evinde oynadığı maçta Villarreal'e 1-2 yenilen Getafe, 34 puanla düşme hattının bir önünde 17. sırada bulunuyor. Munoz ile birlikte La Liga'da bu sezon görevden alınan teknik direktörlerin sayısı 10'a çıkmış oldu.

22 Nisan 2009 Çarşamba

İyi ki Varsın #2: Luca Toni

20'li yaşlarda Serie C1'de bile kendine zor yer bulan bir adamdı Luca. Oynayacağı takımlara transfer olmak, kendini bir yere ait hissetmek zordu onun için. Modena'da başladığı profosyonel kariyerini Empoli ve Fiorenzuola'da devam ettirmiş ama buralarda da vasatı aşamamıştı. İri yapılı, fiziki kuvveti avantaj gibi gözükse de bu kocaman adam o günlerdeki beceriksizliğinden dolayı "hantal"dan başka bir sıfata layık değildi. Sonra ne olduysa, bir peri değneği mi dokundu bilmem, bu işin böyle gitmeyeceğini anlamış ve kendini çok çalışıp, geliştirmeye adamıştı. Çalışanın başarısız olması çok küçük bir ihtimaldi ki Luca da bu ihtimale yer vermemişti zaten. İlk kendini gösterdiği yer Serie C1 takımı Lodigiani oldu. 31 maçta 15 gol atarken antrenmanlardaki çalışkanlığı, herkes gittikten sonra kalıp kendi kendine yaptığı ekstra çalışmalarla antrenörünün ve yerel gözlemcilerin gözüne girmişti.

Ertesi sene bir üst küme olan Serie B'de, Treviso'da buldu kendini. Burada da sert, defansif futbola rağmen aynı gol sayısına ulaşınca ertesi sene Vicenza tarafından transfer edildi. İlk Serie A deneyimi olacaktı bu. Bu arada kendini geliştirmeye hiç aralıksız devam etti. Antrenörlerinden bolca yardım aldı. Her seferinde ödevini tam yapmış bir öğrenci gibiydi.

Vicenza, düşmemeye oynayan bir takımdı ve bu 1,96'lık çalışkan forvetin attığı 9 gol büyük katkıydı kendilerine. Ertesi sezon Brescia'ya geçti Luca. Burada 2 sezonda attığı 15 gol vasat olsa da adını duyurmuştu bir kere. 5 milyon avroya asıl patlama yapacağı yere, Palermo'ya geçti. O sene Palermo, Serie A'ya çıkmayı ciddi olarak isteyen bir kulüptü. İlk sezondaki 30 (gol kralı oldu), ertesi sezon da Serie A'da attığı 21 golle fırtına gibi esti. 30 yıldan sonra tekrar en üst lige çıkan takımını sırtlamayı başardı. Bu performansıyla büyük yapılanma içerisinde olan Fiorentina'ya 8 milyon avroya geçen Toni, buradan milli takımın ilk 11'ine kadar yükseldi. Fiorentina'da ilk sezonda 31 gol gibi dehşet bir sayıyla gol kralı olmasının yanı sıra Avrupa Altın Ayakkabı Ödülü'nü de aldı. Bununla da kalmadı. Sezon sonunda ülkesinin katıldığı ve "Hayatımın en büyük hayali." dediği Dünya Kupası'nı aldı. Bir sezon daha Mor Menekşeler'de oynayıp 16 gol atan Çirkin Ördek, 11 milyon avroya Bayern Münih'in yeni forveti oldu. Gelir gelmez gollerini atmaya başladı. 24 golle Bundesliga'da ve 10 golle UEFA Kupası'nda gol kralı oldu.


Bu sezon biraz formsuz olsa da, takımı köü gitse de hatta olmayacak duaya amin misali Şampiyonlar Ligi şampiyonluk kupasını aldıkları zaman için "Münih'in merkezi Marien Meydanı'nda çıplak koşacağım." dese de ligler kariyerinin 200. golüne ulaşmasına 2 gol kaldı.
Azmin ve çalışmanın en güzel örneklerinden olan Luca Toni benim hep favorilerimden kalacak.

18 Nisan 2009 Cumartesi

Marco Di Vaio


Marco Di Vaio gerçekten yetenekli olup, bir o kadar da yeteneğini harcamayı sevenlerden birisi. Parma'da parladığında kendisine kanım ısınmıştı. Bir kaç yıl görememiştim. Cm 01-02 oyununda da çok yetenekliydi. Ama takımıma katmamam için bir sebep vardı; çalışma oranı 20 üzerinden 8 olarak geçiyordu. O oyundan sonra yaklaşık 8 sene geçti. Di Vaio, tıpkı oyundaki gibi gittikçe tembelleşti. Fm 06'da Valencia'daki as adamımdı. Ama gerçekte yeteneğini göstermekte zorluk çekiyordu.

Kendisi bu sezon Bologna'da coşmuş durumda. 19 ligde, 1 tane de kupada golü var. Takımında en çok gol atan 2. oyuncunun 3 gol ile S. Volpi olduğunu düşünürsek, ne kadar da büyük bir şey başarmış olduğunu görürüz. Gol krallığında da ligde 20 gol atan İbrahimoviç'ten sonra 2. sırada.

Bologna'nın düşme hattında olduğunu görünce kendisini İtalya'nın Taner Gülleri'si ilan ediyorum !

16 Nisan 2009 Perşembe

İşte Cezalar

- Galatasaray'a bir maçı kendi sahasında seyircisiz, bir maçta saha kapama cezası

- Galatasaray başkanı Adnan Polat'a 45 gün hak mahrubiyeti

- Galatasaraylı oyuncu Arda Turan 3 maç, Emre Aşık ve Sabri Sarıoğlu'na 2 maç men cezası

- Fenerbahçeli oyuncu Lugano'ya 5 maç, Semih Şentürk ve Volkan Demirel'e 3 maç men cezası

-(bu da bonus :) Sivasspor başkanı Mecnun Odyakmaz'a ise yaptığı açıklamalardan dolayı 21 gün hak mahrumiyeti

Haberler bitti...

Bu olaylardan sonra bir acayiplik olmazsa Beşiktaş mutlu sona çok daha yakın. Bu, bana geçmişte yine Galatasaray ile Fenerbahçe arasında yaşanan bir kavgayı, ardından ceza gören futbolcuları ve Beşiktaş'ın o seneki şampiyonluğunu hatırlattı. Ancak ayrıntıları bilmiyorum. Bilenler varsa beni aydınlatabilirler.

Bu arada bir türlü sözleşme imzalamayan Lugano, giderayak hıncımı çıkarayım diye mi düşündü acaba?

13 Nisan 2009 Pazartesi

Laf

"Yıldız oyuncular kadınlar gibidir;
Ne onlarla olur, ne de onlarsız.."

YBT

Ne Diyim Yani ?!


Ne diyim yani size.. Ben çocukken bile böyle bir şey görmedim. Lugano sanki Uruguaylı değil de Yunanlı. Semih ile Arda sanki aynı milli takımda birbirlerinin asistleriyle gol atmıyorlar. Emre ile Sabri'nin yaptıkları normal. Onlar doğuştan öyle. Zaten "bir baba hindi" meselesinde Sabri'nin elinden mikrofonu düşürmediğini biliyoruz. Emre meselesinde iyice dolmuş anlaşılan. Aziz Yıldırım da sağolsun samimiyetsiz bulduğu yemek yüzünden herkesi gerdi. Aga 1 saatliğine de olsa gelseydin. Ananızın karnından düşman mı çıktınız ? Bir şey anlamadım...
Maçta dört kırmızı çıktı.. Skor: 2-2

"Kontrolümü kaybettim ve kafa atmak zorunda kaldım."
Buna çok güldüm :)

4 Nisan 2009 Cumartesi

Just "Break" It


Daha önce söyleyip de gerçekleştiremediğim pause olayını 100. postuma kısmet olmasına da şaşaraktan tekrar duyuruyorum. Bir süre sonra görüşmek üzere. Sağlıklı olun !

GelişineVole

Blog Widget by LinkWithin