20'li yaşlarda Serie C1'de bile kendine zor yer bulan bir adamdı Luca. Oynayacağı takımlara transfer olmak, kendini bir yere ait hissetmek zordu onun için. Modena'da başladığı profosyonel kariyerini Empoli ve Fiorenzuola'da devam ettirmiş ama buralarda da vasatı aşamamıştı. İri yapılı, fiziki kuvveti avantaj gibi gözükse de bu kocaman adam o günlerdeki beceriksizliğinden dolayı "hantal"dan başka bir sıfata layık değildi. Sonra ne olduysa, bir peri değneği mi dokundu bilmem, bu işin böyle gitmeyeceğini anlamış ve kendini çok çalışıp, geliştirmeye adamıştı. Çalışanın başarısız olması çok küçük bir ihtimaldi ki Luca da bu ihtimale yer vermemişti zaten. İlk kendini gösterdiği yer Serie C1 takımı Lodigiani oldu. 31 maçta 15 gol atarken antrenmanlardaki çalışkanlığı, herkes gittikten sonra kalıp kendi kendine yaptığı ekstra çalışmalarla antrenörünün ve yerel gözlemcilerin gözüne girmişti.
Ertesi sene bir üst küme olan Serie B'de, Treviso'da buldu kendini. Burada da sert, defansif futbola rağmen aynı gol sayısına ulaşınca ertesi sene Vicenza tarafından transfer edildi. İlk Serie A deneyimi olacaktı bu. Bu arada kendini geliştirmeye hiç aralıksız devam etti. Antrenörlerinden bolca yardım aldı. Her seferinde ödevini tam yapmış bir öğrenci gibiydi.
Ertesi sene bir üst küme olan Serie B'de, Treviso'da buldu kendini. Burada da sert, defansif futbola rağmen aynı gol sayısına ulaşınca ertesi sene Vicenza tarafından transfer edildi. İlk Serie A deneyimi olacaktı bu. Bu arada kendini geliştirmeye hiç aralıksız devam etti. Antrenörlerinden bolca yardım aldı. Her seferinde ödevini tam yapmış bir öğrenci gibiydi.
Vicenza, düşmemeye oynayan bir takımdı ve bu 1,96'lık çalışkan forvetin attığı 9 gol büyük katkıydı kendilerine. Ertesi sezon Brescia'ya geçti Luca. Burada 2 sezonda attığı 15 gol vasat olsa da adını duyurmuştu bir kere. 5 milyon avroya asıl patlama yapacağı yere, Palermo'ya geçti. O sene Palermo, Serie A'ya çıkmayı ciddi olarak isteyen bir kulüptü. İlk sezondaki 30 (gol kralı oldu), ertesi sezon da Serie A'da attığı 21 golle fırtına gibi esti. 30 yıldan sonra tekrar en üst lige çıkan takımını sırtlamayı başardı. Bu performansıyla büyük yapılanma içerisinde olan Fiorentina'ya 8 milyon avroya geçen Toni, buradan milli takımın ilk 11'ine kadar yükseldi. Fiorentina'da ilk sezonda 31 gol gibi dehşet bir sayıyla gol kralı olmasının yanı sıra Avrupa Altın Ayakkabı Ödülü'nü de aldı. Bununla da kalmadı. Sezon sonunda ülkesinin katıldığı ve "Hayatımın en büyük hayali." dediği Dünya Kupası'nı aldı. Bir sezon daha Mor Menekşeler'de oynayıp 16 gol atan Çirkin Ördek, 11 milyon avroya Bayern Münih'in yeni forveti oldu. Gelir gelmez gollerini atmaya başladı. 24 golle Bundesliga'da ve 10 golle UEFA Kupası'nda gol kralı oldu.
Bu sezon biraz formsuz olsa da, takımı köü gitse de hatta olmayacak duaya amin misali Şampiyonlar Ligi şampiyonluk kupasını aldıkları zaman için "Münih'in merkezi Marien Meydanı'nda çıplak koşacağım." dese de ligler kariyerinin 200. golüne ulaşmasına 2 gol kaldı.
Azmin ve çalışmanın en güzel örneklerinden olan Luca Toni benim hep favorilerimden kalacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder