Tyne nehri yakınındaki Dunston'da doğduğunda İngiltere Dünya'nın zirvesindeydi.4 çocuklu bir işçi ailesinin çocuğuydu.Standartların altında, garip bir hayatları vardı.Paul 10 yaşındayken, babası John Almanya'ya çalışmaya gitti.Bu onun çocukluğundaki ilk travmaydı.Sonraları bir arkadaşının ölümüne şahit olacak ve küçük kafasında onulmaz yaralar açacaktı.Ancak o bütün bunların üstesinden futbol ile gelecekti.Mahallenin en tekniği, en klas admı oydu.Herkes ondan bir şeyler yapmasını bekler, hayranlıkla seyrederdi.Rakipleri ise onu durdurailmek için tekmeler sevurur, itip kakardı fakat küçük bir canavar olan Paul, onların bu çabalarını her seferinde boşa çıkarırdı.Mahallenin amatör takımında gösterdiği performans ile pek çok ''scout''un dikkatini çekmeyi başarmıştı.Ipswich, Middlesbrough ve Southampton'un seçmelerinde etkileyemediği adamlar sinirini bozsa da yeteneklerinin farkında olan küçük Gazza, pes etmeden yoluna devam etti.Newcastle united 13 yaşındaki bu ufaklıktaki ışığı garkeden il kulüp oldu ve Paul, 1980 yılında Newcastle United'a katıldı.
Gösterdiği olgunluk ve üstün yetenekleri sayesinde genç takımın kaptanlığını kısa sürede aldı.84-85 sezonunda 18 yaşındaki bu genç adamın sürüklediği takım FA Gençlik Kupası'nı kaldırıyordu.Performansıyla menajer Jackie Charlton'un dikkatini çekmesi kariyerinde büyük bir sıçrama olacaktı.Yalnızca 2 maça çıksa da oranın havasını soluyor, profesyonellerle birlikte çalışıyordu.85 yazında Willie McFaul'un göreve gelmesiyle siyah-beyazlı formayı düzenli bir şekilde giymeye başlıyordu.Bu harika performansının her geçen gün üzerine koyan ve otoritelerin dikkatini çekmeyi başaran bir oyuncu olmuştu.87-88 sezonun ''En iyi Genç Oyuncu'' ödülünü alıyor, ancak Newcastle ligi 8. bitiriyordu.Takımın gidişinden memnun olmayan Gazza, takımdan ayrılmak istediğini açıkça belirtmekte bir beis görmüyordu.Man Utd ve Spurs'un tekliflerinin ardından Londra'ya gitmeye karar veren Gazza için yeni bir sayfa açılıyordu. İngiltere rekorunu kı 2.3 milyon £'a takımdan ayrılıyordu.Terry Venables'in kanatları altında komple bir yıldız olmaya her geçen gün yaklaşan bir isimdi artık.Burada geçirdiği muhteşem sezonların ardından nihayet bir kupa kazanma şansı yakaladı.90-91 sezonunda Tottenham'ı FA Cup finaline taşıyan oyunculardan biriydi.Ancak maçın henüz 16. dakikasında hırsının cezasını çekiyor, sakatlanarak sahayı terkediyordu.Tottenham kupayı kazansada Lazio ile anlaşan Gazza için, İtalya serüveni başlıyordu.Çoğu Britanyalı futbolcunun çektiği sıkıntıları çekiyor, medya ile tartışıyor, futbol dışı her türlü olaya alet ediliyordu.Geçirdiği felaket 3 sezonun ardından memleketine dönmeyi kafasına koymuştu.
Britanya'ya dönse de rotası İngiltere değil, İskoçya'ydı.Old Firm'ün mavi yakasına katılan Gascoigne kendisini yeniden yaratmaya başlamıştı.Yeteneklerini saf bir şekilde sergilemesi yeterli olacakken, O Celtic tribünlerini rahatsız etmeyi tercih ediyordu.Sorumluluk bilincinden uzak olsa da 95-96'da başlayan Rangers kariyeri, kendisi için bir zirve olacaktı.74 maçta attığı 30 golle Ibrox Park'ın vazgeçilmezleri arasına giriyordu.Ama bırakmak için çaba dahi göstermediği alışkanlıkları nedeniyle yıpranıyordu.İngiltere'ye dönmek adına 1. lig'de(Coca-Cola Championship) oynayan Middlesbrough'un yolunu tutuyordu.
Geçirdiği abuk sabuk sezonlar, tabloid basının acımasız sözleri, insanların ona olan inancını yitirmesine neden olmuştu.Artık bu hırs küpü adamı umursamıyorlardı.Yaşadığı trajedileri asla unutamaması ve sağlık sorunları başına bela olmuştu.Sürekli ağlayan ve hatasını aradıkça dibe batan bu adam Ibrox'taki günlerine duyduğu özlemi dile getirmesi boşunaydı.