25 Kasım 1969'da Steenbergen'de doğdu.Yaşadığı çevrede Surinamlı, marjinal işler yapan göçmenler bol sayıda mevcuttu.Kendiside bunlardan biriydi zaten!Zira futbol topunun peşinde daha önce kimsenin koşmadığı gibi koşuyor, her şeyini oyuna veriyordu.SC Welberg'in genç takımına alındığında dünyalar onun olmuştu.Herkesi yenebilir, her zorluğun üstesinden gelebilirdi.Nitekim bu küçük deryanın en büyük balığı olmayı başardı Pierre.11 yaşında NAC Breda'nın seçmelerinde kendini onlara beğendirmeyi başardı.Artık futboldan hayatını kazanabileceğine kesin gözüyle bakıyordu.NAC'de başladığı kariyeri çok güzel gidiyordu.Bir şey dışında!Takımda ondan iyi kafa vuruşu yapan, ondan çok gol atan olmadığı halde antrenörü onu sağ kanatta oynatıyor, küçük Pierre ne yaptıysa santrfor mevkiine geçemiyordu.Sürekli huzursuzluk çıkarıyor, haklı olduğunu kanıtlamak istercesine oyun içinde santrfora geçiyordu.Takım arkadaşlarından hiç bir itiraz gelmemesine rağmen antrenör saha kenarında deliye dönüyor, sürekli ona bağırıyordu.14 yaşında NAC'de geçirdiği 3 yılın ardından antrenörü ona, dikkafalı, laf anlamaz ve uyumsuz olduğu gerekçesiyle NAC'de oynayacak kadar iyi olmadığını söylüyordu.Hırsından yumruklarını sıkmıştı.Kendi kendine, bir gün NAC'de oynayacağının sözünü vererek takımdan ayrıldı.Artık elinde hiç bir şeyi yoktu.Marjinal abilerinin nüfuzu sayesinde doğduğu yerin takımı olan VV Steenbergen'e gitti.Burada 3 yıl boyunca gösterdiği parlak performans sayesinde A takıma yükselmeyi başardı.2 yıl daha amatör kümede VV Steenbergen formasını giydi.RBC Rosendaal antrenörlerinden Tiny van Dijk oyun stilinden etkilenmişti.Hemen RBC'den gelen kontrat teklifini kabul etti ve profesyonel futbola ilk adımlarını attı.RBC'nin 88-89 yılında yaşadığı finansal kriz sebebiyle pek çok yıldız oyuncusu satılmıştı.Başarıyı gençlerde arayan Rosendaal ekibi Pierre'de şans vermişti.Eline geçen bu fırsatı iyi kullandı.Sezonun ilk yarısında genelde sonradan oyuna giren kahramanımız, 3 gol atmayı başardı.2. yarı başlarken takımın santrforunun sakatlanmasıyla birden ön plana çıktı.Neredeyse tüm maçlarda oynadı ve göz alıcı bir performansla takımın uzun vadeli planlarında yer almasına karar verildi.89-90 sezonunda takımın önemli bir parçası olmayı başaran genç adam, oynadığı 37 maçta 27 gol atarak takımını sırtlamış, Hollanda futbolunda adından söz ettirmeye başlamıştı.1990 yazında onun için teklif yapan pek çok kulüp arasından, 14 yaşında bir çocukken onu kovan NAC Breda'yı seçti.400,000 gulden karşılığında NAC'ye geçiş yapan Pierre, takımdaki ilk gününde altyapıda onu kovan antrenörüyle karşılaştı.Aralarında hiç bir diyalog geçmemesine rağmen Pierre o adamın suratına karşı ''Eskiden takımdan kovduğun fakira ama gururlu bir genç vardı, hatırlıyor musun?'' demek isterdi.Fakat asiliğinin yanında muhteşem bir asalet de barındıran Pierre o aşağılık adama cevabı sahada vermek istedi.Oynadığı 4 sezon boyunca 81 gol atmayı başardı.92-93 sezonunda takımın Eredivisie'ye yükselmesinde de, 93-94 sezonunda takımın 1. Ligde tutunmasında da büyük rol oynadı.94 yılında ilk kez Hollanda milli takımına seçildi.Bu onun için büyük bir gururdu.94-95 sezonu devre arasında Celtic takımından gelen teklifle bu peri masalından uyandı.Artık realiteye dönmesinin zamanıydı ve kariyerinde bir basamak daha yükselmesi işten bile değildi artık.Bu sefer NAC onu değil o NAC'yi kullanıyordu.
Celtic o gelmeden önce tam 6 sezondur tek bir kupa dahi kazanamamıştı.Hampden Park'ta çıktığı İskoçya kupası finalinde Rangers ile karşılaşacak olan Celtic, van Hooijdonk'un golüyle kupaya uzanıyordu.Bu onun Old Firm'de attığı ilk goldü.Taraftarların dilinden konuşan bu futbol Robin Hood'u Celtic'te çok güzel günler geçirdi.Ancak kulüp başkanıyla yaşadığı tartışmalar Robin Hood ruhunu alevlendirmişti.Artık forma şansı bulmakta zorlanıyordu ancak taraftar sürekli onun adına yazdıkları şarkıları söylüyordu.Celitcliler onu öz evlatları gibi bağırlarına basmıştı.İrlanda bayraklarının beyaz kısmına onun resimlerini yerleştirmişlerdi.Onun sorununun para olduğunu zanneden aptal Celtic başkanı ''Çok para istiyorsa Rangers'a gitsin.'' diyerek Robin Hood'umuza en ağır yakıştırmayı yapıyordu.Artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını anladığı anda 4.5 milyon pound karşılığında Nottingham Forest'a satıldı.Hiç bir zaman doğruları söylemekten vazgeçmedi.Yolu İngiltere'ye, Portekiz'e, Türkiye'ye düştü.Kariyeri boyunca gittiği her takımda efsane olmayı başardı.Nottingham Forest'ta Kevin Campbell satıldığı için yönetim kurulu toplantısını basmıştı.2000-2001 sezonunda 3 kere antrenör değiştiren Benfica başkanı faturayı ona kesmek istemiş takımdan aforoz edilmişti.bunun üzerine Porto'dan gelen teklifi ''Bu en adi p..venge bile yakışmaz'' diyerek reddetmişti.bunları neden mi yapmıştı?Saf futbol aşkına ve total futbol tutkusuna bağlı kalmak için tabi ki!!! Zira 37 yaşında Old Firm'ün mavi yakasından gelen teklifi bir Celtic efsanesi olduğu için reddetmişti.Fenerbahçe'den aforozu sonucu Beşiktaş'tan gelen teklifi de aynı gerekçeyle reddetmişti.Petrus Ferdinandus Johannes Stevenson van Hooijdonk öldüğü zaman bile akıllarımızdan çıkmayacak, ellerimiz morarana kadar alkışlayacağımız bir futbol kahramanıdır.Şükürler olsun ki onu yakından görme fırsatına eriştim.
2 yorum:
Eline sağlık güzel olmuş :)
Harika olmuş. Ellerine sağlık.
Yorum Gönder