21 Ağustos 2009 Cuma

Galatasaray: 5 - Levadia Tallinn: 0 (Neler Oluyor Böyle ?)

Ben eve girer girmez ilk gol geldi ama ben kaçırmıştım. Takım yine güzel başlamıştı. Yine güzel paslar, Keita'nın çalımları filan derken Keita Prekazivari bir gol atıverdi. Benim de ağzım açık kaldı. Meğersem böyle golleri ne de özlemişim. Hele taraftarın özüne dönmesini. 90 dakika hiç susmadılar. Hatta tezarühatlar devre arasına da taştı. Bunun için bu sene daha fazla orjinal birşeyler alayım da takıma katkım olsun. Ha ne diyorduk? Maç evet.

Kaleden başlayalım. Leo Franco abimiz biraz artistik birisi belli. Yani şov adamı. Kameralara poz veriyor gibi. Bu hareketleri bizi yakmasın da.

Defansta güzel bir dörtlü oluştu. Ancak bence iki iri stoper yanyana oynamamlı. Çünkü ikisi de hantal kalıyor. Hele Gökhan. Adamlarla resmen güreşti dün. Hakan Balta gittikçe daha asil bir görüntü ortaya çıkarıyor. Etliye sütlüye karışmadan yapıyor işini. Yalnız dün gördük ki bu takımın işleyişini bozabilecek oyuncuların başında Sabri geliyor. Sakin oynayamıyor ve ayak uyduramıyor. Topa hınçla vurması da cabası. Diğer yandan takıma hareket katıyor. Özellikle hızıyla Gökhan ve Servet'in sırıtmasını engelliyor belki de. Hakan Ünsal'ın sağ bek versiyonu gibi.

Orta saha dehşetti zaten. Ahh tribünlerde olmak vardı.

Keita gibi bir adamdan Lyon nasıl yararlanamadı acaba ? Sıkıcı olduğu düşünülen Fransa futboluna eğlence katabilecek bir oyuncu. İncecik bileklerine sonradan eklenmiş gibi duran el ve ayakları da ayrı bir karizma bence. Geldiği günden beri belli ettiği bir Galatasaray sevgisi var. Dün iki golden sonra da formasını ve amblemi gösterdi. Bu arada Ertem Şener'in "Terlikle bile çalım atacak." "Neredeyse kendine çalım atacak." yorumları çok hoştu.

Arda Turan bu sene ortada oynatılıyor ama hiç sırıtmıyor. Ani, paralel ve dikine pasları onun gerçekten yıldız mertebesinde olduğunun kanıtları. İşini gerçekten çok iyi yapıyor. Dün rakip kaleciyle yaşadığı polemikten sonra maç bitiminde güle oyanaya vedalaşmaları gayet güzeldi. Daha 23 yaşında büyük kaptan oluverdi.

Aydın dün çok çalıştı ama yetersiz kaldı biraz. Performansını sürekli hale getirmesi lazım.

Ayhan ve Mustafa Sarp üzerlerine düşen görevi iyi yerine getiriyorlar. Bunlara bir de Mehmet Topal'ı ekleyince dirençli bir orta saha ortaya çıkıyor.

Kewell kimilerine göre Galatasaray'ın tarihindeki en iyi ikinci yabancı oyuncu. Taraftar onun her hareketine, asilliğine, yeteneğine ve o sıcak gülümsemesine bayılıyor. Dünkü golü de pasları da muhteşemdi. Bu sene sonunda sözleşmesi bitiyormuş. Aman dikkat !

Baros'ta bir sıkıntı var. Nedir bilmiyorum ama. Evlenmeden önceki Ümit Karan gibi. Geçen seneye göre düşük bir performansı var. Babam bunu, geçen seneki Baros ve Lincoln odaklı taktiğe bağlıyor.

Elano 69. dakikada oyuna girdi fakat tribünler o an farketmedi galiba. Yoksa stad biraz hareketlenirdi. Sambacı iki frikik kullandı ama maalesef boşa gitti ikisi de. Bir adet dripling ile kaldı. Şu an Latin rüzgarı değil de Latin üflemesi gibi oldu. Kat be kat fazlasını bekliyoruz.

Total futbol elçileri sayesinde takım 4-6-0 varyasyonunu gördü. Manchester Utd'da gayet güzel işleyen bir sistemdi bu. Herkes defans, herkes forvet. Ayrıca 4-3-3 varyasyonları sayesinde "sağ forvet, orta forvet" gibi söylemler kullanılmaya başlandı.

Sonuç olarak güzel gidiyoruz. Ama farklı galibiyetler alsak da bu maçlarda bile göze batan eksiklikler var. Güveniyoruz takıma ve Hollandalılara. Aman nazar değmesin. Ve de Caner Erkin'i bekliyoruz.

Bu arada dün maalesef iki takımımız için üzücü geçti. Özellikle -her ne kadar pek umudum olmasa da- Trabzon birşeyler yapabilirdi. Ama olmadı. Sağlık olsun. Fenerbahçe de bu seneki Kazım rüzgarıyla yükselmeye başladı. Kutluyorum.

Hiç yorum yok:

GelişineVole

Blog Widget by LinkWithin